“Tanrılar Tanrısı Zeus ve kardeşi Deniz Tanrısı Poseidon, Deniz Tanrıçası Thetis ‘ten hoşlanıyorlardı. Hatta Zeus Thetis’le evlenmeyi bile düşündü. Ancak öngörü Tanrısı Prometheus Zeus’u, Thetis’tan bir oğlu olursa bu çocuğun kendisinden bile güçlü olacağı konusunda uyardı. Zeus ve Poseidon bu denli büyük bir gücün ortaya çıkmasından korktular ve Thetis’in ölümlü Peleaus ile evlenmesi için plan yaptılar. Thetis’in Peleaus ile evliliğinden Akhilleus isminde bir erkek çocuğu olmuştu ancak o da babası gibi ölümlüydü. Thetis bu durumu bir türlü kabullenemiyordu ve çocuğunu ölümsüz yapamasa da yenilmez biri haline getirmek istiyordu. Bunun için çocuğunu Hades’in evi olan ölüler diyarındaki Styks nehrinde yıkamaya karar verdi. Nehrin ölümlüler için tehlikeli olmasından dolayı Thetis çocuğunu tamamen nehre bırakmak yerine Akhilleus’u sağ ayak topuğundan tutarak nehirde yıkadı. Çocuğu hala ölümsüz değildi ancak vücudu bir zırh gibi korunmaya başladığından dolayı, tek bir hassas noktası dışında o artık yenilmez Aşil’di.
Tanrıça Thetis için oğlunun yenilmez olması yeterli değildi. İyi bir savaş eğitimi alması ve savaş sanatlarını öğrenmesi gerekiyordu. Bu yüzden de yarı at- yarı insan olan Kheiron tarafından eğitildi. Aşil ’in ismi yenilmez savaşçı olarak günden güne büyürken Truva Savaş’ı da günden güne yaklaşıyordu. Tanrıça Thetis olacakların farkındaydı. Eğer bu savaşa katılırsa Aşil’in ömrü kısa savaşa katılmazsa ömrü uzun ve güzel olacaktı. Aşil’in kısa bir ömre sahip olmasını istemediği için oğlunu kadın kılığına sokarak Kral Lykomedes’in sarayında sakladı. Ancak Yunan Kralı Agamemnon ve İthaka Kralı Odysseus bu savaşın Aşil olmadan kazanılamayacağının farkındalardı bu yüzden Aşil’in savaşa katılması gerekiyordu. Odysseus, Aşil’i saklandığı saraydan çıkmasına neden olacak bir plan yaparak Aşil’i iki seçenek arasında bıraktı. Aşil ya Truva Savaşına katılarak ölecek ancak ismi her zaman anılan bir kahraman olacak ya da savaşa katılmayarak uzun, sıradan, kimsenin adını bilmediği bir hayat yaşayacaktı. Aşil savaşmak istiyordu bu yüzden de askerleriyle birlikte savaşa katılacağına söz verdi.
Savaş, yenilmez ve kutsal savaşçı Aşil sayesinde beklendiği gibi gidiyordu. Truvalılar çok fazla güç kaybediyordu ta ki Yunan Kralı Agamemnon savaş ganimetinde Aşil’in payına düşen Briseis adındaki güzel kadını kendisine alana kadar. Onuruna bir hakaret olan bu davranışa çok sinirlenen Aşil, Agamemnon’a “Seni utanmaz, kurnaz adam! Ben buraya Troyalılar beni incittiği için gelmedim. Benim ne domuzuma, atıma ne de tarlalarıma zarar verdiler. Senin için, utanmaz, köpek suratlı ve senin kardeşin Menelaos’un öcünü Troyalılardan almak için buraya geldim. Ama şimdi, benim kazandığımı ve Yunanların bana verdiği onur ödülümü alma tehdidinde bulunuyorsun. Şimdi yurduma dönüyorum. Burada onuru kırılmış olarak sana daha büyük zenginlikler kazandırmak için kalamam” diyerek savaştan ayrıldı. Agamemnon kendine ve savaşçılarına o kadar çok güveniyordu ki Aşil’in var olması ya da olmaması onun için önemli değildi. Ancak durum Agamemnon’nun beklediği gibi olmadı ve savaşın gidişatı tam tersine döndü. Truvalılar birçok Yunan askerini öldürerek hızla Yunan gemilerinin olduğu noktaya ilerliyordu. Aşil’in en yakın arkadaşı Patroklas bu duruma daha fazla dayanamayarak gözü yaşlı bir şekilde Aşil’in yanına gitti. Aşil, savaşma konusunda verdiği karardan geri dönmüyordu ancak arkadaşının haline üzüldüğü için Patroklas’ın kendi zırhını giymesine izin verdi. Patroklas bu zırhla savaş meydanına indiğinde Truvalılar Aşil’in geldiğini düşünerek geri çekilmeye başladı ancak Patroklas durması gerektiği yeri bilmedi ve Truva’nın yüce savaşçısı ve Prensi Hektor tarafından öldürüldü.
Bu ölüm, Aşil’in intikam duygusunu ortaya çıkardı ve Truvalılara karşı içindeki bütün acıma duygusunu alıp götürdü. Kehanette kendi ölümünün Hektor ’un ölümünün ardından geleceğini bildiği halde zırhını kuşanarak Hektor’u ve karşısına çıkacak olan tüm Truvalıları öldürmek için savaş meydanına geri döndü. İntikam duygusu o kadar yoğundu ki Hektor’u öldürmek bile bu duygunun hafiflemesine yetmedi. Yenilmez Aşil, sağ ayak topuğuna gelen tek bir okla kaderini kehanetinin ötesine geçiremedi.”
Aşil… Yarı Tanrı ve yenilmez Aşil, aynı zamanda Homerik[1] kahraman. Homerik kahramanlar aristokrat sınıfındandır, yaşadıkları ortamda en iyisi olabilmek için çalışıp en yüksek onuru kazanmak isterler ve mükemmele ulaşmak için savaşma fikri, yaşamlarının vazgeçilmez bir parçasıdır. Çünkü onlar için risk almadan gerçek bir meydan okuma gerçekleşmez, nihai risk ise ölümdür. Kahramanı kahraman yapan sadece ne kadar iyi dövüştüğü değil aynı zamanda düşmanının ne kadar iyi dövüştüğü ne kadar iyi bir kahraman olduğu, ölümü ne kadar iyi bir şekilde karşıladığı önemlidir. Tüm bunlar o kahramanın ne kadar iyi anılacağını belirler. Bu hikâyenin iki önemli Homerik kahramanı vardır. Bunlardan biri Hektor bir diğeri ise Aşil’dir. Hektor da savaşa katılmadan önce Aşil gibi yaşam ve ölüm arasında bir tercih yapmıştı ve bunun sonucunda Truva’yı korumak için dövüşerek en büyük düşmanı Aşil ‘in kollarında ölmüştü. Bu, Hektor’un daha büyük bir adam olduğunu Aşil’in ise daha iyi bir savaşçı olduğunu göstermekteydi.
Ancak, bu kadar mükemmellik içinde bile Aşil’in kusurları vardı. Bunlardan bir tanesi öfkesiydi. Agamemnon, halkın önünde Aşil’in onur ödülünü vermeyerek bir anlamda Aşil’in onuruna ve ününe hakaret etmiş, onu askerlerinin önünde küçük düşürmüştü. Bu davranış Aşil’in öfkelenmesine ve en değer verdiği dostunun ölümüne kadar savaştan çekilmesine sebep olmuştu.
Eski Yunanlar iki ilkeye önem verirlerdi. İlki “kendini bil” ikincisi ise “aşırılıktan kaçın” ilkesiydi. Ancak Aşil için bu durum farklıydı. O, insani sınırlarını unutup, kendini gerçekte olduğundan daha büyük düşünüyordu. Eski Yunanlar bu tarz aşırı gurur ve kibirli davranışa “hubris” ismini vermişlerdi. Hubris davranış içinde olan insanlar, Tanrı’ya atfedilen sınırsız güce sahip olduğunu düşünmeye başlarlar ve bu düşünceler insanı kör ve aceleci davranışlara iter. Aceleci davranışlar ise sonunda hatalı kararlar ortaya çıkartarak insanları intikam almaya yönlendirir. Savaştan çekildikten sonra arkadaşı ölene kadar geri savaşa dönmeyen Aşil duyduğu acıyla birlikte bitmek bilmeyen bir intikam hırsının içine girmişti ki bu da Aşil ‘in diğer kusuruydu.
Aşil’ in bir diğer kusuru ise yıkanırken nehre değmemiş olan ayak topuğuydu. Aşil, yarı Tanrı olmasına rağmen insan doğasındaki iyi ve kötünün simgesiydi. Aldığı kararlara ve kendisinin gücüne o kadar çok güveniyordu ki ölümsüz değil yenilmez olduğunu ve “ufak” sorununun kendisini ölüme götürebileceğini göz ardı ediyordu. Bu yüzden insanların ufak ama ciddi zaaflarını tanımlamak için kullanılan terime “Aşil topuğu” ismini vermişlerdir. Bu terim her insanın küçük ama önemli bir kusura sahip olduğunu ve bu kusurların insana ciddi zararlar verebileceğini hatırlatır.
Mükemmel görünmeye çalışan insanları inceleyen bilim insanı Petruska Clarkson tarafından 1994 yılında bir kitap yayınlanmıştır ve bu kitap literatüre yeni bir kavram kazandırmıştır: Aşil Sendromu.
Aşil Sendromunda insanlar yaptıkları işlerde gerçekten başarılı olsalar bile kendisini bir türlü başarılı kabul edemezler ve devamlı olarak yetersizlik hissine kapılırlar. Gerçekleştirmeyi düşündükleri hedeflere ulaşsalar bile başarılı olma duygusunu yaşayamaz ve yetersizlik duygusundan kurtulamazlar. Yetersizlik hissinin çok yüksek olması, başarma hazzını yaşayamama düşüncesi ve içten içe yaşanılan gizli başarısızlık korkusu kişiyi uzun vadede son derece şiddetli bir endişe içerisine sokar. Hissedilen yoğun endişe, devamlı başarılı olma isteği ve mükemmeli yapmaya odaklanmak insanları normalden çok daha fazla çaba sarf etmeye yöneltir ve sonunda yaptıkları işlerin performanslarını etkileyen aşırı bitkinlik hali, hayal kırıklığı, doyumsuzluk, rezil olma korkusu ve birçok şeye güvenini kaybetme durumu yaşarlar. Ortaya çıkan bu ruhsal çöküntü ve tükenmişlikle birlikte Aşil sendromu daha da çok tetiklenir ve insanlar peş peşe hatalı kararlar alarak yanlış davranışlarda bulunurlar.
Ayrıca Aşil sendromu birdenbire ortaya çıkan bir sendrom değildir. Genellikle zaman içerisinde kişinin ruhsal dengesini bozan, iş, aile ve sosyal yaşamı etkileyen, uzun süreçli bir sendromdur ve başarılı olmak için üzerinde baskı hisseden, başarısız oldukları zaman toplum tarafından dışlanacağını düşünen insanlarda ortaya çıkabilir. Bu sendrom yaşanmaya başlandığı zaman insanlarda devamlı bir panik hali ve kendini bağırarak anlatma durumu olur. Belli bir süre sonra kişiler hiçbir hatayı üstüne almayarak hatalarını inkâr etme ve bu hatalara başka sebepler bulma eylemine yönelirler. Çünkü insanlar hassasiyetleri ya da hataları hakkında konuşmayı genelde tercih etmezler bunun yerine zaaflarının, hatalarının ve hassasiyetlerinin etrafına bir zırh örerek bu konuları göz ardı ederler. Ancak etrafa örülen bu zırh içsel ve dışsal alanlarda uyumsuzluğun ortaya çıkmasına sebep olur. Eğer yaptıkları hataya bir sebep bulamazlarsa yaşadıkları uyumsuzluk insanları zayıflatarak içlerine kapanmasına neden olur. Toplumda saygınlığını kaybedeceği korkusunu yaşayan birey korku, endişe ve iç karışıklıkla doğal dengesini bozar ve neyin iyi neyin kötü olduğunu fark edemez, kesinlikten uzak, doğru ve yanlışı ayırmakta zorlanan tavırlar sergilemeye başlarlar.
İş yerinde, sosyal yaşamda, ev ortamında yaşanan baskılardan dolayı insanlarda Aşil sendromu ortaya çıkabileceği gibi yapmış oldukları riskli yatırımlar sonucunda da ortaya çıkabilir. Çünkü insanlar bir yatırım yaptığında bunun sonucunda kâr elde etmeyi bekler. Kâr elde etmeleri ise yatırım işlemlerinin başarılı olabilmesiyle mümkündür ve başarılı olma isteği tüm yatırım sürecinde devam eden ayrıca her yeni yatırım işleminde de tekrarlanan bir istektir. Ancak yatırımcılar, yatırım işlemlerinde istedikleri kazançları elde edemedikleri zaman üzerlerinde hissettikleri baskı daha da artacaktır. Özellikle çevresindeki diğer yatırımcıların kazançlı olduklarında duyduklarında baskının şiddeti yükselecektir. Yapılan işlemler sonucunda ortaya çıkan başarısızlıklar ilk zamanlarda önemli gözükmese bile uzun bir zaman sonra yapılan her yeni işlemde yatırımcının gizli bir başaramama korkusu yaşamasına neden olacaktır. Bu noktadan sonra yatırımcı işlemlerinde kazanç sağlasa bile bu kazancı başarı olarak görmeyecek ve beğenmeyecektir. Yatırımcıların başarısızlık korkusu onları daha çok haber okumaya, grafikleri daha çok indikatör ve tekniklerle incelemeye, yatırım araçlarını izlemek için daha çok ekran karşısında vakit geçirmeye, insanların yatırımlar hakkında ne konuştuğunu öğrenmek için daha çok sosyal medyada dolaşmaya itecektir. Tüm bunları yapmaya başlayan yatırımcı başarılı olabilmek için -kazanç sağlıyor olsa bile- gereğinden çok daha fazla çaba sarf ederek kendini yoğun ve devamlı bir endişe, bitkinlik ve hayal kırıklığı haline sokacaktır. Bu ruh haliyle verdiği kararlar kendisini hatalı işlemler yapmaya sürükleyecek fakat yatırımcı hatasının ne olduğunu bile fark edemeyecektir. Çünkü hata kendisi dışında her şeydedir. Kısaca; yaşadığı hayatı kolaylaştırmak ve daha iyi bir noktaya taşımak için yapmış olduğu yatırımlar hayatını zindana çevirecektir.
Günümüzde yatırımcılar mutluluklarını başarılı olma isteğine bağlamış durumdalar ve bu istek zorunlu bir hale gelmiş durumdadır. Ancak bundan daha önemli bir şey vardır; o da yatırımcının yapmış olduğu işlemlerdeki tatmin duygusudur. Şair Cesare Pavase şöyle demiştir: Bütün insanlarda içlerini kemiren bir hastalık, omuzlarında gündelik bir yük, süresi belli bir rahatsızlık vardır: tatminsizlikleri. Aşil Sendromu yaşayan yatırımcılarda da gerçek bir doyum ve tatmin söz konusu değildir.
Peki, tatmin hissetmek neden bu kadar zordur? Çünkü yatırımcıların kazandıkları kazançlar hiçbir zaman yeterli değildir, korkuları ve başarılı olma istekleri ne kadar yüksekse o kadar çok başarılı olma istekleri vardır. Bununla birlikte tatminsiz hissetmenin 4 bileşeni vardır. Birincisi can sıkıntısıdır. 2014 yılında yapılan bir araştırmada katılımcıların boş (ölçüm cihazları ve oturacak yer hariç) bir odada on beş dakika boyunca düşünmeleri istenmiştir. Neredeyse boş bir odada yapacak bir şey bulamayan yatırımcılar kendi düşünceleriyle kaldıkları için sıkılmaya ve memnuniyetsiz hissetmeye başlamıştır. Araştırmanın sonucu insanların kendi düşünceleriyle baş başa kaldığında mutsuz ve memnuniyetsiz olmaya başladıklarını göstermiştir. Kötü anıların iyi anılara göre daha çabuk hatırlanması ya da kötü olaylara daha çok odaklanma durumu insanları başarısızlık düşüncesine daha kolay itmektedir. Yapılan araştırmalara göre insanlar yedi aylıkken olumsuzluk önyargısı belirtileri göstermeye başlamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu önyargı evrimsel sürecin bir sonucu olarak bizlere doğuştan gelmektedir. Üçüncü faktör ruminasyon (rumination). Rumination, Latince geviş getiren hayvanlarda sindirilen besinlerin bakteri fermantasyonuna maruz kaldığı midenin ilk bölümü anlamına gelen Rumen kelimesinden gelmektedir. Batı dillerinde ise 16. yy’dan itibaren tekrarlayıcı düşüncelerin zihinde devamlı dönüp durması anlamında kullanılmaktadır. Kısa ve kabaca ruminasyon zihinsel geviş getirme demektir. Bazı zamanlar insanlar yaptıkları hataları ya da yaşadıkları kötü deneyimleri bir türlü aklından atamazlar ve bunlar tüm gün hatta tüm hafta onların akıllarında dönüp durmaktadır. Bu durum insanların üzerinde düşündükleri problemin çözümüne ilişkin herhangi bir imkân sağlamaz. Daniel Goleman’nın dediği gibi “Tasalanan kişiler, olası sorunlara çözüm üretmek yerine genelde tehlike üzerine düşünür ve kendilerini bununla bağlantılı hafif bir korkuya gömerek, aynı düşüncenin etrafında dururlar.” Son faktör ise insanların içinde bulundukları durumlara çok kolay bir şekilde uyum sağlayarak eski mutluluk seviyelerine kısa süre içerisinde geri dönme durumu olan hedonik adaptasyondur.
Yukarıda bahsedilen dört faktör bir araya geldiğinde insanlarda tatminsizlik duygusu ortaya çıkar. Yatırımcılar, her ne kadar kendilerinden emin bir şekilde yatırım işlemlerini yapsalar da bu işlemlerden sonra yapmış oldukları yatırımlara odaklanmak olarak yatırımlara belli bir süre odaklanmaları onlarda bazı düşünce değişikliklerini de beraberinde getirebilir. Bu değişikliklerin ardından yapmış oldukları işlemler kendilerinde mutsuzluk hissi yaratabilir, akıllarında keşkeler oluşturarak yatırımcıyı rahatsız edebilir. Ardından önceki dönemlerde yapmış olduğu işlemlerde elde ettiği kazançları göz ardı ederek kayıplara ve kârdan zararlara odaklanmaya başlayacak bu kötü anılarla birlikte yaptığı işlemin hatalı olduğu düşüncesi yatırımcının aklında dönüp duracaktır. En sonunda ise yaptıkları işlemler kazançlı olsa bile yaşadığı mutluluk kısa bir süre içerisinde bitecek ve yatırımcıyı eski mutluluk seviyesine getirecektir.
Görüldüğü gibi tatminsiz ve başarısız hissetmek için gerekli olan dört faktör çok kısa bir süre içinde bir araya gelebiliyor. Bunu aşabilmek için öncelikle yatırım işlemlerinde hataların olabileceğini ve bu hataların duygularımızdan geldiğini kabul etmeniz gerekir. Eğer yaptığınız işlemlerde hatalar olduğunu düşünüyorsanız bunun sizden de kaynaklanabileceğini unutmamalısınız. Riskli piyasalarda işlem yapmaya başladığınızda zararlarınızdan dolayı hakkınız olanı alamamış ve onurunuz kırılmış hissedebilirsiniz. Bu durum sizi öfkelendirebilir ve bu öfkeyle büyük kayıplara neden olabilecek davranışlar yaşayabilirsiniz. Hubris davranışlar içinde olduğunuz noktada şunu düşünün: sizler yaptığınız işlemlerin kahramanı olan Aşil olabilirsiniz ancak unutmayın ki her Aşil ‘in bir topuğu vardır.
Cemre,
Kaynakça
Güzel, B. (2017). ANTİK YUNAN MİTOLOJİSİNDE THESEUS. Yüksek Lisans Tezi. Aydın.
Rosenberg, D. (2003). Dünya Mitolojisi. İmge Yayınevi.
Yazarım, B. G. (2016, Ekim 6). Akhilleus (Achilles). Okur Yazarım: https://okuryazarim.com/akhilleus/ adresinden alındı
Sherman, J. E. (2013, Ocak 6). Post-Traumatic Ass Disorder Diagnosing Humanity's Achilles Heel. psychology today: https://www.psychologytoday.com/intl/blog/ambigamy/201301/post-traumatic-ass-disorder adresinden alındı
Krueger, J. I. (2020, Aralık 29). Wounded Pride The ego is vulnerable where it hurts the most. Psychology Today: https://www.psychologytoday.com/intl/blog/one-among-many/202012/wounded-pride adresinden alındı
Burhanoğlu, S. (2016, Haziran 26). Ruminasyon (Rumination) Kavramı Nedir? Sabri Burhanoğlu: https://www.sabriburhanoglu.com/ruminasyon-rumination-kavrami-nedir adresinden alındı
Gürel, Y. D., & Muter, A. G. (2007). Psikomitolojik Terimler: Psikoloji Literatüründe Mitolojinin Kullanılması. Sosyal Bilimler Dergisi, 537-569.
Çıvgın, H., & Gündağ, M. (2020). Aşil Sendromu (Gizli Başarısızlık Korkusu) ve İş Tatmini Üzerine Kavramsal Bir İnceleme. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 179-190.
Eyal, N. (2022, Haziran 16). Why It's So Hard to Ever Feel Satisfied. Psychology Today: https://www.psychologytoday.com/intl/blog/automatic-you/202207/why-its-so-hard-ever-feel-satisfied adresinden alındı
[1] Homeros’un İlyada eserinde bahsettiği kahramanlara Homerik kahramanlar denmektedir.
Yorumlar