İnternette dolaşan bir hikâye şöyledir:
“Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş. Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein’a; “Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz herşeyi kelimesi kelimesine biliyorum” demiş.
Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş: “Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar… O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de arka sırada seni dinlerim.”
Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış.
Tam yerine oturacağı sırada konu hakkında bilgili, azıcık da ukala bir profesör, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.
Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp: “Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip” demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek şöyle devam etmiş:
“Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak.”
BBC tarih dergisi bu hikâyenin aslında Yahudi folklorünün bir parçası olduğunu olayın bir Haham ile şoförü arasında geçtiğini söyler. Hikâyeyi biraz daha irdelemek isterseniz bu sefer de bazı kitaplarda olayda geçen kişinin Einstein değil Kuantum Fiziği çalışmasıyla Nobel ödülünü kazanmış Max Planck olduğunu olayın da Almanya turnesindeyken Münih’teki bir konferansta gerçekleştiğine denk gelebilirsiniz. Hikâyenin bu versiyonunu anlatan kişi ise Charlie Munger’dir.
Peki, Charlie Munger kimdir? Eğer Warren Buffett ismini duyduysanız bu ismi de duymuş olabilirsiniz. Çünkü kendisi Warren Buffett gibi bir milyoner, yatırımcı, Buffett’in sağ kolu ve en yakın ortağıdır. Ama daha da önemlisi yukarıdaki hikâyede şoförün neden zeki olduğuna Buffett’la birlikte değinen kişidir.
Yukarıda anlatılan hikâyede ana karakter Einstein, Planck veya bir Haham değildir ana karakter şofördür. Hikâyenin çeşitli anlatılarında şoförün sabit kalması ancak diğer karakterlerin değişmesi de bundandır belki de. Hikâyeyi okurken ya da dinlerken gerilmeye başladığımız anda şoför oldukça zeki bir hamleyle kendisine yöneltilen sorudan kurtulabilmiştir. Bunun sebebi ise şoförün kendi “Yeterlilik-Yetkinlik Çemberi”nin farkında olmasıdır.
Peki, nedir bu çember ve neden bir insan için önemlidir? Buna göre; insanlar yaşadıkları dönem boyunca deneyim veya çalışma yoluyla bazı bilgilere sahip olurlar. Edindikleri bu bilgilerle bazı alanları anlayabilirler ve bu bölge kişinin yetkinlik çemberini oluşturur. Bazı alanlarda ise o konuyu anladıklarına inanırlar. Bu bölge yetkinlik çemberinin dışında kalır ve yorumlayabilmek için çok daha fazla uzmanlık bilgisine ihtiyaç duyarlar.
İnsanın kendini nesnel olarak inceleme yeteneğinden yoksun olması basit olarak görülen bu tanımın gerçek hayatta oldukça zor uygulanmasına sebep olur. Çünkü insan genellikle kendi zekasını, mizahını ve becerilerini ortalamanın üzerinde tanımlar.
Cornell Üniversitesi Psikoloji bölümünde görev yapan Dr. David Dunning ve Dr. Justin Kruger tarafından “Unskilled and Unaware of It: How Difficulties in Recognizing One’s Own Incompetence Lead to Inflated Self- Assessment” makalesinde[1] bahsedilen çalışmada dört grup genç yetişkinin yeteneklerini mizah, akıl yürütme ve dil bilgisi alanında test ederler. Testin sonunda ise öğrencilere testlerinin nasıl geçtiğini sorarlar. Testteki soruların birçoğuna hiç cevap vermemiş olan öğrencilerin kendilerine olan güvenleri, testteki soruların birçoğuna doğru cevap vermiş olan öğrencilere göre çok daha yüksektir. Ayrıca bu çalışma göstermiştir ki; insanlar niteliklerinin farkında olmadığı kadar niteliklerini abartma eğilimi de göstermektedirler. Çünkü güven o kadar değerlidir ki birçok insan bulundukları grup veya toplum içerisinde yetersiz görünmek ya da otoritesini kaybetmek istemediklerinden akıllı ve yetenekli gibi davranmayı tercih ederler. Bu yüzden de yetkinlik çemberinin dışında bir şeyler öğrendiği zaman kendini o konuda uzman gibi hisseder ve çemberin dışındaki bilgilere çok fazla güvenir. Yetkinlik çemberinin geniş olduğunu düşünmek herkes için geçerli olabilecek bir önyargıdır çünkü herkesin yetkinlik çemberinin dışında bulunan konular vardır.
Yetkinlik çemberini belirleyememiş ya da yanlış belirlemiş kişiler fark etmedikleri ikili bir yük altında ezilmeye başlar. Birincisi yetkin oldukları alanın ya da alanların neler olduğunu bilmemektir ikincisi ise yaptıkları hatalardan sonra hataya yol açan davranışı yargılama bilincinden uzak olmalarıdır.
Yetkinlik alanını bilmemenin bu ikili yükü yatırımcıları da zor duruma sokar. Eğer yatırımcı yatırım alanında ya da hisse senedinde yetkin olduğu alanların farkında değilse kendisine bir yol haritası oluşturamaz, yatırımlarında kötü performans sergilediğinden bunun doğru sebebinin de ne olduğunu bulamaz. Bu da yapmış oldukları hataların tekrarlanmasına neden olur. Warren Buffett, 1996 yılında Berkshire Hathaway yatırımcılarına yetkinlik çemberinin önemini anlatan bir mektup yazarak şunları söylemiştir:
“Bir yatırımcının ihtiyaç duyduğu şey, seçilen işletmeleri doğru bir şekilde değerlendirme yeteneğidir. ‘Seçilmiş’ kelimesine dikkat edin: Her şirkette, hatta birçoğunda uzman olmanıza gerek yok. Sadece yetkinlik çevrenizdeki şirketleri değerlendirebilmeniz gerekir. O dairenin büyüklüğü çok önemli değil; Bununla birlikte, sınırlarını bilmek hayati önem taşımaktadır.”
Görüldüğü gibi yetkinlik çemberi sınırlarının ne kadar geniş ya da dar olduğunun bir önemi yoktur. Önemli olan o sınırların nerede başlayıp nerede bittiğini bilmektir. Bu sınırları belirleyebilmek için yatırımcıların bazı adımları takip etmesi gerekir:
Öncelikle “ne kadar anladım” demekle başlanmalıdır. Yatırım yaptıktan sonra yatırımcılar, ilgili haberlere, makalelere ve çeşitli yazılara daha duyarlı hale gelir. Bu yüzden okuduklarının ne kadarını anladığını düşünmeleri gerekir. Eğer okudukları yazılar bir anlam ifade etmiyorsa orası yetkinlik çemberinin sınırıdır. Eğer ediyorsa bir sonraki aşamaya geçerek “bunu basit bir şekilde birisine anlatabilir miyim?” diye sormaları gerekir. Bu şekilde anlayıp anlamadıklarını test edebilecekler. Eğer okudukları şeyleri basit bir dille anlatılabilir bir şey haline getiremiyorlarsa yetkinlik çemberi orada son bulmaktadır. Eğer anlatabiliyorlarsa bir sonraki aşamaya başlayabilirler. Yetkinlik çemberi yalnızca bir konuyu anlıyor olmak olmadığından bunun son aşamada kendilerine “bu bilgiye ne kadar inanıyorum?” diye sormaları gerekir. Devamlı olarak yeni bilgilerin geldiği bilanço dönemlerini ele alalım. Eğer yatırımcı takip ettiği hisse senedinin bilançosunu anlayabiliyorsa, anladığı bu bilgileri başkalarına basit bir dilde aktarabiliyorsa ve yorumladığı bilgilerle hisse senedine olan inancı da örtüşüyorsa yatırımcının o hisse senediyle ilgili yetkinlik çemberinin oldukça geniş olduğu söylenebilir. Ancak yatırımcı, şirketin yatırımlarının ve üretimlerinin iyi olduğunu düşünmesine rağmen hisse senedi fiyatının yüksek olduğunu düşünüyorsa be bu yüzden de yatırım yapmak istemiyorsa, yatırımcının yetkinlik çemberi hisse senedinin üretimi ya da yatırımlarıyla ilgili konuları kapsayan alan kadardır.
Yetkinlik çemberinin sınırlarını bilen bir yatırımcı hangi hisse senedine ne kadar yatırım yapması gerektiğine, yatırımlarında ne kadarlık bir riskle baş edebileceğine veya yaptıkları işlemlerde ters bir durum yaşanmaya başlandığında bununla başa çıkıp çıkamayacağını bilebilir. Charlie Munger bu konu hakkında şunu söylemiştir: Diğer insanların bilge, benim aptal olduğum bir alanda oynamıyorum. Benim bilge olduğum ve diğerlerinin aptal oldukları bir yer arıyorum. Kendi yetkinliğinizin sınırlarını bilmek zorundasınız. Bir şeyle ne zaman başa çıkamayacağımı bilme konusunda çok iyiyimdir.
Charles Darwin Cehalet bilgiden daha sık güven doğurur demiştir. Bu yüzden bildiğinizi düşündüğünüz ve gerçekte bildiğiniz şeyler arasında ayrım yapabilmek oldukça önemlidir. Eğer yetkinlik çemberinizi tanımlayabilirseniz hangi niteliklere sahip olduğunuzu, hangi alanlarda niteliklerinizin yetersiz kaldığını, yetersiz kaldığınız yerlerde hangi eğitimlere ihtiyaç duyduğunuzu, çember dışına çıkmak zorunda kaldığınız zaman nerede durmanız gerektiğini, hayatta ya da yatırımlarınız da ne kadar risk almanız gerektiğini belirleyebilirsiniz. Böylece attığınız her adımda daha kontrollü ilerleme şansına sahip olursunuz.
Yeni yıla girdiğimiz bugün de belki yetkinlik çemberinizi tanımakla ilgili bazı hedefler de gerçekleştirmek istediğiniz planlar arasında yerini alır. Unutmayın ki şoförü zeki yapan bir gösteriyi sergilemeyi öğrenmiş olması değil nerede durması gerektiğini bilmesiydi.
Bereketli, huzur dolu, yitirilen umutların tekrardan yeşermeye başladığı güzel bir yıl olması dileğiyle… Yeni yılınız kutlu olsun.
Cemre,
[1] Yapılan bu çalışma Dunning-Kruger Etkisi olarak literatürde yerini almıştır ve Dunning-Kruger Etkisi belirli bir entelektüel veya sosyal alanda sınırlı bilgi ve yetkinliğe sahip kişilerin kendi bilgi ve yetkinliğini büyük ölçüde abarttıkları bilişsel bir önyargı olarak bilinmektedir.
Kaynakça
Waschenfelder, T. (2020). Circle of Competence: Charlie Munger And Warren Buffett's Greatest Secret. Thomas Waschenfelder: https://www.wealest.com/articles/circle-of-competence adresinden alındı
Lucas, J. W. (2016, Ağustos 24). institutionalized bias. Encyclopedia Britannica: https://www.britannica.com/topic/institutionalized-bias adresinden alındı
Huynh, J. (2019, Eylül). How To Understand Your Circle of Competence In 5 minutes. https://medium.datadriveninvestor.com/how-to-understand-your-circle-of-competence-in-5-minutes-a32130ee3a45 adresinden alındı
Dunning, D., & Kruger, J. (2000). Unskilled and Unaware of It: How Difficulties in Recognizing One's Own Incompetence Lead to Inflated Self-Assessments. Journal of Personality and Social Psychology, 1121-34.
Comments