top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıekonomi yazıları

Hisse Senetleri ve "Biliyorum İşte!" Sezgisi


“Mutfağı tutuşmuş bir ev ve mutfaktaki yangını söndürmeye çalışan itfaiye çalışanları… Aradan belli bir süre geçtikten sonra İtfaiye şefi -nedenini kendisi bile anlamadan- “Çıkalım buradan” diye bağırır. Şefle birlikte herkes evi terk eder ve kısa bir süre sonra evin zemini çöker. İtfaiye çalışanları şefin bu kadar doğru bir kararı doğru bir zamanda nasıl aldığını anlamlandıramaz. Eğer o anda ufak bir gecikme yaşanmış olsaydı neredeyse birçoğunun hayatı orada sona erecekti. Şef ise yangın anında, sorunun nereden kaynaklandığını anlamamıştı fakat bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. O anda fark etmese bile yangından sonra yangının, sıra dışı bir sessizlik ile sürdüğünü ve kulaklarının garip bir şekilde ısındığını fark etmişti. Belli bir zaman geçtikten sonra ise evde çıkan yangının raporu çıkmıştı. Bu rapor sonucuna göre; yangının asıl çıktığı yer mutfak değil, itfaiyecilerin durduğu zeminin altındaki bodrum olduğu anlaşılmıştı. Bu rapor itfaiye şefinin sonradan fark ettiği yangının sessizliğini ve kulaklarının ısınmış olmasını açıklıyordu. Kendisine göre “altıncı hissi” o anda kendisine ters giden şeyin alarmını vermiş, onu ve ekibini büyük bir felaketten kurtarmıştır.”


Altıncı His… Üzerine filmlerin yapıldığı, hikayelerin anlatıldığı hatta neredeyse her insanının paylaştığı ya da paylaşamadığı bir hikayesinin olduğu, içerisinde zaman zaman mistik bir hava bulunan gizemli terim. Birçok kişinin altıncı his dediği sezgi kavramı genellikle doğuştan gelen bir davranış olan “içgüdü” ile karıştırılmaktadır. İçgüdüler canlıların hayatta kalabilmesini sağlayan; kendini koruma isteği, sosyalleşme, iş birliği gibi davranışları kapsamaktadır. En önemli özelliklerinden biri öğrenilmemiş olmasıdır. Ancak sezgi, bilişsel bir algıdır ve zaman içerisinde öğrenilmiş bir durumdur. Fransız filozof René Descartes’a göre sezgi bir anda doğan ve insanı ilk hakikate ulaştıran bir zihin aracıdır, bir akıl fonksiyonudur. Sezgi, zihni dağınıklıktan kurtararak bir noktaya yönelmesini sağlar. Alman filozof Immanuel Kant’a göre ise; tüm bilgiler deneyimle başlar, sezgiler duyulara aittir ve bilginin malzemesini sağlar. Akıl ise daha sonra bu verileri kavramlara dönüştürerek düşünce aracı haline getirir. Buna göre ise insanların tüm bilgilerinin ögesini sezgi ve kavramlar oluşturmaktadır. Ne kavramlar sezgi olmaksızın ne de sezgi kavramlar olmaksızın bir bilgi sağlayabilir.


Peki, sezgi gerçekten önemli midir? Sezgi olmasa hayatımızda çok şey değişir mi? Phineas Gage, bir demir yolu işçisidir. Fakat bir gün talihsiz bir patlama sonucunda metal bir çubuk Phineas’ın iki gözünün arasından girip kafasının arkasından çıkmıştı. Metal çubuğun kafa tası içindeki bu ilerleyişinde, sezginin ortaya çıkmasını sağlayan, gözlerin arkasındaki kortekste bulunan sistem zarar görmüştür. Mucizevi bir şekilde hayatta kalmış olmasına rağmen karar verme, plan yapabilme ve sezgi oluşturabilme yetisini yitirmiş ve bu yüzden artık herkesin tanıdığı Gage’den oldukça farklı biri haline bürünmüştü. Çünkü artık sağlıklı kararlar veremiyor ve nasıl davranması gerektiğini bilemiyordu. En basit kararları alabilmek bile Gage için oldukça zordu. Bir telefon konuşmasındaki ses tonundan konuşmanın nereye yöneleceğini anlayabilmek, trafikte yönünüzü nasıl belirleyeceğinize karar verebilmek, insanların mimiklerinden ortamdan mutlu mu yoksa huzursuz mu olduğunu anlayabilmek… Hepsi sezgiler sayesinde önceden anlayabildiğimiz alarmlardır. Fark edileceği üzere sezgi günlük yaşamda insanlara çok fazla yardımcı olan bir sistemdir. Sistemin önemini anlamak için, Gage’e benzer şekilde sizlerde de bu sistemin olmadığını kısa bir süre düşünmeniz yeterli olacaktır.


Hisse senedi piyasalarında da yatırımcılar sezgisel tavırlarla çok fazla karşılaşırlar. Gün içerisinde çok fazla al-sat işlemi yapan yatırımcılar, çoğu zaman sadece hisse senedi tahtasındaki işlemlere bakarak nasıl bir yol izleyeceğine karar vermektedir. Bu duruma en güzel örneklerden birisini, “Tahtayı çizecekler” terimi oluşturmaktadır. Piyasada işlem yapan yatırımcılar bir yerlerde bu terime denk gelmişlerdir. Sadece bu terimi kullanarak bile hızla yükselen hisse senedine yatırım yapan çok fazla yatırımcı vardır. Bu kadar kısa bir zaman diliminde yatırımcılar için önemli olan şey fiyat hareketliliğini yakalamaktır. O anda hisse senedi fiyatının olağan dışı yükseliyor olması yatırımcılar için, hisse sene ilişkin haberlerin yorumlanmasından, teknik ya da temel analizden çok daha önemli bir hal almaktadır. Aynı şey hisse senedini satmaya karar verirken de yaşanmaktadır. Bazı zamanlar yatırımcılar sadece hisse senedi tahtasına bakarak hisse senetlerini satmaya karar verebilir. Bunun sonucunda ise “hoşuma gitmedi”, “hareketini sevmedim” gibi cümlelerle duruma açıklık getirebilirler. Yatırımcının bu şekilde düşünmesinin en önemli sebeplerinden biri, daha önce yaşadığı olayların sinir sistemine işlenmiş olmasıdır. İnsanlar bir yatırım yaparken ya da normal hayatlarında, çok çeşitli duygular yaşamaktadır. Bu duygular karar verme mekanizmasında rol oynayana kadar sinir sistemine işlenmektedir. Karar verilmesi gerekilen bir durum ile karşılaşıldığı zaman insan aklında birden fazla senaryo geçmektedir. Bu senaryoların, detayları, avantajları ya da dezavantajları yoğun bir şekilde düşünülmeden zihinde hangi seçeneğin iyi ya da kötü olacağına dair bir düşünce çoktan oluşmuştur. O anda beyniniz; “Karar verebilmek için uzun bir vaktim yok. Geçmişte böyle bir durumla karşılaştığımda A opsiyonu bana ceza, B opsiyonu bana ödül sağlamıştı. O zaman B opsiyonunu seçmeliyim” şeklinde bir geri bildirim verecektir. Siz de size gelen sezgiye güvenerek nihai kararınızı vereceksiniz.


Sezgisel hareketler insan hayatını çok defa kurtarmış olmasına rağmen, konu hisse senedi gibi risk içeren yatırım araçlarına geldiğinde sezgileri doğru uygulayabilmek oldukça zor bir hal almaktadır. Yatırımcıların doğru sezgiler ile hareket edebilmesi için oldukça önemli bir tecrübeye ihtiyaçları vardır. Yaşanılan her tecrübe ilerleyen dönemlerde yatırımcıya sezgi olarak döneceği için yapılan hisse işlemlerinde olabildiğince bilinçli davranılması gerekilmektedir. Yapılan işlem yatırımcının portföyüne zarar olarak dönse bile buradaki hatanın neden kaynaklandığını gerçek anlamda bulması gerekmektedir. Zararın kaynağını ya da size kar sağlayan hareketin ne olduğunu tam olarak bulamazsanız, ilerleyen dönemlerde sezgileriniz size hatalı sinyaller gönderecektir. Siz de hatalı sinyallerinizle “bu defa farklı” dediğiniz her anınızın aslında hiç de farklı olmadığını göreceksiniz. Bir şeyin gelecek dönemde farklı olabilmesi için, sizin sinir sisteminize işlediğiniz bir önceki anılarınızın kalıntıların doğru olması gerekir.


Birçok kişi tarafından bilinen bir hikâye vardır. Bu hikayeye göre; Picasso, bir lokantaya girmiş ve yemeğini yerken kendisini tanıyan lokanta sahibi, karısı için bir resim yapmasını istemiş. Picasso, yemek arasında resmi yapıp, lokanta sahibine vermiş ve yemek ücretini ödemiş. Sonra kendisi, lokanta sahibinden 2000 dolar istemiş. Adamcağız küçük dilini yutar gibi olmuş ve "5 dakikada çizdiğiniz resim için bu kadar para çok değil mi?" diye sormuş. Picasso’da bilinen o meşhur cevabı vermiş "5 dakikada değil, 40 yıl artı 5 dakika". İtfaiye şefinin o anda verdiği karar da birkaç dakika içinde verilmiş olabilir ancak çalışırken yaşadığı tüm deneyim süreleri o birkaç dakikanın içinde bulunmaktadır. Sizin de sezgileriniz ile verdiğiniz anlık kararlar, içerisinde uzun sürelerin tecrübesini barındırmaktadır. O yüzden kararlarınız ne kadar anlık gözüküyor olsa bile derinlerde yılların birikimini taşırlar.

“Her şeye karşın, yüreğin belleğin kötü anıları sildiğini, iyileri büyüttüğünü, geçmişe katlanmayı bu hile sayesinde başardığımızı bilmeyecek kadar gençti daha” Gabriel Garcia Marquez

Cemre





1.160 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Unknown Track - Unknown Artist
00:00 / 00:00
bottom of page