top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıekonomi yazıları

Eylül Ayı Sonlanırken Lale Tohumunuzu Ektiniz mi? (Çılgınlıklar ve Hisse Senetleri)



Bir çöküş hikayesi vardır ve bu hikaye 1600’lü yıllarda Hollanda'da geçmektedir. Derler ki; "1600'lü yılların ilk çeyreğinde Hollanda, bitkiler için bazı ekim metotları geliştirmiş ve bu sayede yeni türlerin oluşmasını sağlamış. Hollanda'nın bu metotları kalifiye olmayan üreticilerin yerini profesyonel ve zengin bitki tacirlerine bırakmasına neden olmuş ve Hollanda bitki yetiştirme konusunda Avrupa'nın merkezi halini almış. Öyle bir bitki türü varmış ki, o dönemde yetiştirilmesinin zor olmasından ve zenginlik simgesi haline gelmesinden dolayı bitkinin ve bitkinin arpacığının popülerliği gün geçtikçe artmaktaymış. Bu zenginlik noktasına ulaşmak isteyen herkes bu bitkiye ve arpacığına büyük bir talep göstermiş ve bu talebin doğal bir sonucu olarak ortaya büyük bir pazar hacmi çıkmış. 1634-1637 tarihlerine gelindiğinde bu çılgınlık o kadar yüksek noktalara ulaşmış ki hemen hemen halkın hepsi bu bitkinin ticaretiyle uğraşır olmuş ve o dönemde bu bitkinin bir soğanı karşılığında takas için sunulan fiyat 2500 Florin'e yükselmiş. Bu fiyat nitelikli bir çalışanın yıllık gelirinin neredeyse 10 katına denk bir gelirmiş. İnsanlar, nisan ve mayıs ayları gibi çiçek açmaya başlayan bu bitkiyi haziran ayında toplar ve eylül ayında ise yeniden tohumları ekerlermiş. Bunu insanlar bir ritüel haline getirmiş. Fakat bu kadar yoğun bir talebin olduğu dönemde bu ritüel, üreticileri ödeme koşulları yükümlülüğü altında zor bir durumla karşı karşıya bırakmış. Bu zorluk karşısında Şubat 1637'de yargısal bir karar alınmış ve bu karara göre, 1636 yılına kadar yapılan sözleşmelerin yerine getirilmesine ancak bu tarihten sonra yapılan sözleşmelerin ise alıcıların belirlenen sözleşme bedelinin %10'unu satıcılara ödemesine karar verilmiş. Fakat bu alınan kararlar yeterli gelmeyince Mayıs 1638 yılında kontrat fiyatının %3,5'inin ödenmesi koşuluyla ilgili sözleşmenin fesih hakkı olabileceğine dair yeni bir karar alınmış. 1637 yılında yaşanan bu ürün kıtlığı ve alınan yasal kararlar ile birlikte, zenginlik simgesi olan bu "müthiş" ürünün fiyatları hızla düşmeye başlamış ve 1739 yılına gelindiğinde ise zamanında 2500 Florin eden bir arpacık 0,1 Florin bile edememiş. Yıllar öncesinde başlayan Lale Çılgınlığı insanların büyük kayıplarıyla son bulmuş."


İnsanlar nasıl olur da bir lale soğanı için çılgına dönüşebilirdi?

Neden yatırımcılar Mississippi Şirketine bir anda gereğinden fazla değer verdiler ve ardından neden hızla şirket değerinin düşmesine sebep oldular?

Her şey iyi giderken, basit bir küfür içeren telgraf nasıl oldu da 1870 yılında Langson'da öfke patlamasına ardından bir kaç yıl içerisinde hükümetin devrilmesine ve toplumsal patlamaya neden oldu?

Antonius, halkı Sezar'ın katillerine karşı ayaklandırmak için bilgece yazılmış bir söyleve ihtiyaç duymamıştı, sadece Sezar'ın vasiyetini okuyarak Sezar'ın cesedini insanlara göstermesi yetmişti. Bu olay nasıl insanları iyi yazılmış söylevlerden daha kuvvetli etkilemişti?

Nasıl olmuştu da, Roma İmparatorluğunun sadece 30 lejyonu yüz milyon insanı itaate zorlayabilmişti?

Ya da nasıl Amerika'da başlayan Mortgage Krizi tüm Avrupa'ya yayılacak kadar derinleşebilmişti? ...


Lale Balonu hikayesi burada biter gibi görünse de aslında yukarıda ki listeye baktığımızda bu hikayenin yıllar boyunca sadece isim değiştirerek kendini tekrarlamaya devam ettiğini görürüz. Çünkü bu hikayeler, bireylerin kişisel kararlarından değil, kitlelerin çılgınlıklarından ortaya çıkan hikayelerdir.


Kitle sözcüğü genel anlamıyla milletleri, cinsiyetleri ya da meslekleri ne olursa olsun, onları bir araya getiren tesadüfi olayların sebeplerine bakmadan oluşan her türlü topluluğa denmektedir (Gustave Le Bon). Kitle oluştuğu anda bilinçli kişilik ortadan kaybolmakta ve kitleyi oluşturan tüm bireylerin duygu ve düşünceleri aynı istikamette ilerlemeye başlamaktadır. Kitleyi oluşturan bireyler kim olursa olsun -yaşam tarzları, meslekleri, karakterleri ya da zeka seviyeleri- kitlenin tüm bunlardan ayrılmış ayrı bir ruhu vardır. Bir anlamda, oluşan kitle tek tek bireylerden farklı ve onlardan kuvvetli bir kavramdır. Bireyleri her daim frenleyen sorumluluk duyguları, oluşan kitlelerde ortadan kalkmaktadır. Kitle içerisindeki her duygu ve davranış bulaşıcı bir halde bireylere bulaşmaktadır ve bu durumda bireyler, normal şartlarda kabul etmeyecekleri kararları bir kitle içerisindeyken çok çabuk kabul eder hale gelmektedir. Birey, bir kitle içerisine girdiğinde artık bilinçli kişiliğini yitirmiş ve hipnoz olmuş şekilde sadece kitlesel söylemlere odaklanmış olur. Aslında kitleye dahil olan birey, artık kendisi değil iradesini yönetmekte aciz kalmış olan bir otomat halini almaktadır. Otomat haline gelmiş olan bireylere ise hangi kanıtlarla gidilirse gidilsin kararlarında bir değişim meydana gelmeyecektir.


Bu kitlesel çılgınlıklar için çok geçmişe bakmaya gerek yoktur. Aslında çok yakın bir zamanda BIST piyasalarında da bu şekilde bir dönem yaşandı. Sektörde çalışmaya başladığım dönemde, BIST100 ortalama 50.000 seviyelerinde işlem yapmaktaydı ve o dönemde hisse senetleri ile ilgili olarak aradığımız müşterilerimizin bir çoğu piyasadan korktuğunu ve piyasanın tekrar düşüş yaşayacağına inandığını söylüyordu. Bu düşünceler doğrultusunda da parasını hisse senedine yatırmak istemiyordu. 2013 yılına gelindiğinde ise, BIST100 90 bin seviyelerine gelmiş, 50 bin seviyelerinde hisse senetlerine yatırım yapmak istemeyen yatırımcılar, kendileri aracı kurumları arayarak hisse senetleri almaya başlamıştı. Peki ne değişmişti de 50 bin seviyelerinde hisse senetlerine yatırım yapmak istemeyen yatırımcılar 90 bin seviyelerinde hisse senedi almaya ikna olmuşlardı? Aslında olan şuydu; piyasadaki herkes hep bir ağızdan piyasanın psikolojik destek olan 100.000 seviyesine geleceğini konuşmaya başlamıştı. Normalde ana haber bültenlerinde çok fazla konuşulmayan borsa her gün "rekor kırıyor" başlığı ile piyasaları gündemine almaya başlamıştı. İnsanlar, 100.000 seviyesine gidecek olan, zenginlik trenini kaçıracaklarını düşünmeye başlamıştı ve bu fırsatı kaybediyor olma korkusuyla çılgınca hisse senetleri almaya başlamışlardı. Aslında yatırımcılar bir birey olmaktan çıkmış ve kitlenin içinde birisi olmuştu. Kitle içinde birisi olarak, kitlenin davranışları kendi davranışlarını etkiliyor ve manipüle edebiliyordu. Etrafında olan diğer gelişmeleri (Amerika'da olan gelişmeleri, Türkiye'nin o dönemde yaşadığı iç siyaseti) yorumlamadan sadece kitlenin onlara bulaştırdığı ruhla hareket etmeye başlamıştı. Yatırımcılar bu ruha o kadar çok inanmıştı ki, piyasalarda sert satışların yaşandığı dönemler de bile bu düşüşü kabul etmeme eyleminde bulunarak ortalama düşürmeye çalışmışlardı. Evet piyasa o dönemde konuşulduğu gibi 100 bin seviyelerine geldi, hatta bugünlerde 105 bin seviyelerinde işlem görmekte, fakat bu seviyeye gelmeden önce 60 bin seviyesinin altını da gördüğünü unutmamak lazım. Türkiye piyasasında yatırım yaparken volalitenin çok yüksek olduğunu ayrıca bir kitle akımı içerisinde işlem yapıp yapmadığınızı kontrol etmeyi unutmayın. Türkiye piyasasında bu gibi olaylar ilk defa yaşanmadı ve bu olay sonuncuda olmayacaktır. Kitleler ayrıntıları yakalayabilecek zekaya sahip değildir ama bireysel bir yatırımcı olarak bakmaya başlarsanız ayrıntıları da görmeye başlayabilirsiniz.


"Vendée Savaş'ını kendimi Katolik yaparak sonlandırdım, kendimi Müslüman yaparak Mısır'a yerleştirdim, kendimi ultramontanist yaparak İtalya'daki papazların gönlünü kazandım. Eğer bir Yahudi halkını yönetseydim, Süleyman'ın tapınağını yeniden inşa ederdim. "Napolyon


Cemre





823 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Unknown Track - Unknown Artist
00:00 / 00:00
bottom of page