top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıekonomi yazıları

BORSADAKİ HİPOTERMİK İNTİHARLAR

Güncelleme tarihi: 28 Mar 2021



“Korkunç bir soğuk vardı, kar yağıyordu, her yer kararmıştı, üstelik de yılbaşı gecesiydi. Bu karanlıkta bu soğukta, küçük bir kızcağız tek başına sokakta yürüyordu. Yalınayaktı. Evden çıktığı zaman ayaklarında annesinin kocaman terlikleri vardı. Ama önüne çıkan bir arabadan kaçmak isterken terliklerinden tekini yitirmişti diğer tekini ise bir oğlan çocuğuna çaldırmıştı. İşte bu nedenle yalınayak kalmıştı şimdi. Ayakları soğuktan morarmıştı ve çok üşüyordu. Eski püskü önlüğün içinde bir sürü kibrit vardı. Zavallı kız, gün boyunca kibrit satabilmek için dolaşmış, ama bir tane bile kibrit satamamıştı. Karnı da çok acıkmıştı. Bütün pencerelerden ışıklar yanıyor, sokak mis gibi kaz kızartması kokuyordu. Küçük kız iki evin arasında bir köşeye büzüldü. Eve gitmeye cesaret edemiyordu. Çünkü para kazanamadığı için babası onu muhakkak döverdi. Üstelik evleri de soğuktu…


Minicik elleri soğuktan donmuş gibiydi. Isınmak için kutudan bir kibrit çıkarttı ve duvara sürttü. O anda bir kıvılcım çıktı ve kibrit yandı. Avucunun içinde adeta küçük bir lamba gibi oldu. Bu kıvılcım ile birlikte küçük kız gürül gürül yanan bir sıcak sobanın yanında oturuyormuş gibi sandı kendini. Ama birden kibrit sönüverdi ve soba yok oldu. Bir kibrit daha yakınca onun parıltısı duvara vurdu ve duvar saydamlaştı. O odadaki masanın üzerinde bir kaz kızartması gördü. Kaz, tabaktan dışarı atladı, sırtındaki çatal bıçak ile kıza doğru yürümeye başladı. O anda kibrit birden sönüverdi. Kalın ve soğuk duvardan başka bir şey görünmez oldu. Küçük kız bir kibrit daha yaktı ve üstünde çeşit çeşit oyuncaklar asılı olan bir yılbaşı ağacının altında buldu kendini. Ellerini oyuncaklara doğru kaldırınca, birden kibrit söndü. Derken, bir yıldızın kaydığını gördü. Kendisine hep iyi davranmış ve şu anda hayatta olmayan büyükannesinin “bir yıldız kaydığı zaman bil ki bir ruh cennete, Tanrı’nın yanına gider” cümlesini hatırladı ve şu anda bir ruh cennete gidiyor diye düşündü. Küçük kız büyükannesinin hayaliyle bir kibrit daha yaktı, kibritin kıvılcımıyla aydınlanan ortamda büyükannesini gördü. Ne kadar sevimli ne kadar güler yüzlüydü büyükannesi! “Büyükanne” diye bağırdı. “Ne olur beni de götür, kibrit sönünce gideceksin, biliyorum. ”diye devam etti haykırışına. Küçük kız büyükannesinin gitmesini istemiyordu bu yüzden etrafında ne kadar kibrit varsa hepsini yakmaya karar verdi. Tüm kibritleri birbirini ardına yaktı ve ortalık gün gibi aydınlandı…


Ertesi sabah küçük kız hala evin kösesinde oturuyordu. Yanakları pembe pembeydi ve gülümsüyordu. Büyükannesini bırakmak istememiş ve yılın son gecesinde donarak ölmüştü hemen hepsi yanmış, hayalleriyle dolu bir kibrit demetiyle…”


Andrew Griffin der ki: “Buz, alevin aksine, aslında kararlı ve ölü görünmektedir… Buz sudan farklı olarak ateşe karşı çıkar veya inkâr eder, sıcak olanları soğutur, sıvı olanları sıkıştırır, hareketi durdurur, sesi susturur. Buz hayata ve değişime karşı çıkar ve durdurmaya çalışır; bu, baskı ve ölümdür. Duyguların iç dünyasında sıcak ve akan şeyleri ele alır ve öldürür, en volkanik tutkuları bile dondurur ve kapatır.” Bu yüzdendir ki buz, kış mevsimi, soğuk gibi terimler masallarda genel olarak olumsuzluk anlamına gelen sembollerdir. İskandinav Bölgesinde yaşasaydınız evrenin en alt katında bulunan soğuk, sisli ve ölüler diyarı olarak bilinen “Nifklheim” hakkında hikayeler duyabilir ve “Hel” adı verilen ölüm bölgesinin burada olduğunu düşünebilirdiniz. Japonya’da olsaydınız karlar kraliçesi olarak bilinen güzeller güzeli şeytan “Yuki-anna” ile tanışabilirdiniz ya da eski bir Fin halkı mensubu olsaydınız günümüzde bizlere oldukça sıkıntı yaratan COVID salgınının sebebini kışları ortaya çıkıp, şekil değiştirerek etrafa salgın hastalık yayan dişsiz cadı “Lauhi” yüzünden olduğunu düşünebilirdiniz. Dante’nin İlahi Komedyasında cehennem tasvirleri vardır. Buna göre; kan döken insanların cehennemini kaynayan kan gölleri, sapkınların cehennemini ateş mezarları, dine küfredenlerin cehennemini ateş yağan çöller oluştururken en derinde bulunan kat farklıdır. Burada şeytan beline kadar buza gömülü halde oturmaktadır. Cehennem sanıldığı gibi sadece ateşten oluşmaz hatta buz daha tehlikeli olabilmektedir. Bu yüzden de cehennemin bir bölümüne çok soğuk cehennem anlamına gelen “zemherir” (zemheri) denmiştir.


37,5 santigrat insanların genel vücut sıcaklığıdır. İlk başta insanlar soğuk havanın vücudu nasıl etkilediğini anlamayabilir fakat vücut sizi uyarmak için titreyerek tepki verecektir. Soğuk hava ile karşılaşan vücut, ısısını koruyabilmek için ilk başta metabolik hızını artıracak bu durum da vücudun normalden daha fazla kalori yakmasına sebep vererek vücudu daha hızlı yoracaktır. İlk başta ısıyı korumak için hızlanan metabolizma daha sonra vücudun fazla yorulmasıyla bu sefer yavaşlayacak ve vücut ısısının düşmesine neden olacaktır. Vücut ısısı 34-35 santigrat dereceye düştüğü zaman kaslar arasındaki uyum azalacak, vücut dengesi bozulacak, konuşma güçlüğüyle birlikte vücutta duyarsızlaşma başlayacaktır. Vücut ısısı 32-34 santigrat dereceye düştüğünde ise bilinç bu soğuktan etkilenmeye başlayacak, düşünceler yavaşlayacak ve bellek kaybı meydana gelecek. 32 santigrat dereceye düşen vücut ısısıyla üşüme hissi ve titreme hissi ortadan kalkacaktır fakat kaslar arasındaki uyum tamamen bozulmuş ve kaslar sertleşmiş olduğundan vücudun ayakta durabilecek gücü olmayacaktır. Bu aşamada bilinç bulanıklığı en üst seviyede olacak ve mantıksız davranışlar ortaya çıkacaktır. Bu ısı 28 santigrat dereceye düştüğünde ise bilinç kaybı meydana gelecek, kalp kası düzensiz olmaya başlayacaktır. 21 santigrat ve daha düşük seviyeye indiğinde ise derin hipotermi (vücut ısısının düşmesi) ve ölüm durumu gerçekleşecektir. İlk başta hissedilmeyen sıcaklık farkı belli bir süre sonra vücudu şoka sokup ölümü getirecektir. Vücuttaki ısı değişimi bu sebeplerden dolayı oldukça önemlidir ve bu ısı dengesinin sorumluluğu beyin bölgesinin yalnızca %1’lik kısmını temsil eden Hipotalamusa aittir. Gelin görün ki beynin bu kısmı aynı zamanda duygularınızın yüz ve vücut kaslarına ulaşmasından, duygusal kararları hormonlara salgılatarak yönetmekten ve stres hormonlarını düzenlemekten de sorumludur.


Stres, kişinin algıladığı herhangi bir tehditle fiziksel ve duygusal olarak başa çıkamaması nedeniyle oluşan günlük hayatı olumsuz etkileyen bir süreç olarak bilinir. Bu kavram, 19.yy’da Claude Bernard tarafından tıp alanına kazandırılmıştır. Bernard’a göre stres; organizmanın dengesini bozan şeylerdir. Hücreler ise çevresinde gerçekleşen olumsuzluklar karşısında kendi dengelerine korumaya çalışır, ancak “organizmanın dengesini bozan” çok fazla şey vardır. Yani yaşanılan stresli durum karşısında vücudunuz kendi dengesini koruyabilmek için bazı tepkiler verecektir. Vücutta bu tepkilerin ortaya çıkması normaldir. Ancak asıl problem, beyinde stres hormonlarını düzenlemekle görevli bir bölüm olmasına rağmen stres hormonları hangi merkezleri ne zaman terk edeceğini ne yazık ki bilemezler. İster fiziksel ister duygusal anlamda stresi yönetemediğiniz zaman, stresin bulundukları merkezi terk etmesini sağlayamadığınız zaman, bu süreç sizi tükenmeye götürecektir.


Gökyüzüne baktığımızda her an güneşi göremediğimiz gibi, borsada da hava her zaman günlük güneşlik olmaz. Öyle zamanlar vardır ki borsa, yatırımcılarına zemheriyi yaşatır. Ekrandaki tüm göstergeler alevin rengi olan kızıla dönmüşken, herkes “Piyasaların ateşi yükseliyor” başlıkları atarken, yatırımcı çoktan soğuk ve sisli diyarlardan Nifklheim’e doğru yola çıkmıştır. Portföyünde bulunan hisse senetlerinin hızlı değer kaybı, borsa yatırımcısının organizmasındaki dengeyi bozmuştur ve vücut bir denge arayışına girmeye çalışmaktadır. Yatırımcının zihnine kısa bir süre içerisinden çok fazla bilgi akışı akmaya başladığından vücudun tekrar dengeye gelebilmesi çok kolay olmayacaktır. Yaşanılan bu ani duygu değişimlerinden dolayı panik ile insanlar çok hızlı kararlar verebilirken bazı zamanlar ise bunun tam tersi olur ve yatırımcılarda “duygusal donukluk” ortaya çıkabilir. Fiziki anlamda donma olayının ortaya çıkartacağı stres nadir görülebilir ancak strese bağlı ortaya çıkan “duygusal donukluk” hipoterminin aksine oldukça sık görülebilen bir olaydır. Aslında yatırımcı bu esnada akut stres yaşamaktadır. Negatif bir ruh hali vardır, gerçeklik algısı ortadan kalkmıştır ve piyasalarda neler olup bittiğinin farkında değildir. Gözünün önünde yatırım yaptığı hisse senedi kuvvetli değer kaybı yaşıyordur, kendi belirlediği stop seviyesine hisse yaklaşmıştır fakat yatırımcı hiçbir şey yapmamaktadır. Bu sürecin sonunda ise büyük ihtimalle yatırımcı belirlediği stop seviyesini kaçıracak ve telafisi zor olacak zararlar ile karşı karşıya kalacaktır. Piyasalarda uzun süren düşüşlerde yatırımcı da bu donukluğa aynı uzunlukta devam edebilmektedir. Çünkü maruz kalınan akut stres üç ile yirmi gün boyunca devam edebilmektedir. Bu stres dönemi bittiğinde ve yatırımcı kendi gerçekliğine döndüğünde, kendisinden “o an resmen dondum ve hiçbir şey yapamadım” cümlesini duymak oldukça olası bir ihtimaldir.


Piyasalarda düşüş başladığı zaman yatırımcının aklında ufaktan bir “acaba” düşüncesi ortaya çıkar. “Acaba bu gerçek düşüş mü yoksa piyasa buradan tekrar yükselir mi?” Soru ne kadar da kolay ama cevap ne kadar da zor. Eğer piyasada cevabı bilmediğiniz bir soru ile karşı karşıya kalıyorsanız stop seviyenize sadık kalmanız gerekmektedir. Stop seviyesine geldiğinde ve siz hisse senedinizi sattıktan sonra hisse tekrar yükselmeye başladığında evet bir zararınız olacaktır, ancak “telafi edilebilir” bir zarar. Aynı hisse veya başka bir hisse senedinden bu kaybı tekrar telafi edebilirsiniz. Fakat eğer başlayan düşüş bir piyasa düzeltmesi değil de gerçek bir düşüş ise, stop noktanız sizi “hayati zarardan” kurtaracaktır. Çoğunlukla yatırımcı piyasa düşerken stop noktasına odaklanmak yerine yukarıdaki sorunun cevabını bulmaya odaklanıyor. Sosyal medyada piyasanın neden düştüğünü bulmaya çalışırken stop noktasını kaçırıyor. Zaten stresli olan süreç stop seviyesinin kaçmasıyla daha da stresli bir hal almaya başlıyor. Yani önce fazla kalori harcıyor, stop noktası kaçtıktan sonra ise istese de önleyecek gücü kendinde bulamıyor. Ani şekilde yoğun bir stres altında kalan yatırımcı titremeye başlayıp alarm dönemine giriyor. Stop seviyesini kaçırmış olmasına rağmen kendisini “buradan geri yükselecek” telkininde bulunup mantıksız davranışlar sergiliyor. Zarar telafi edilemeyecek bir düzeye geldiğindeyse, düşüncesinde yavaşlamalar meydana geliyor, hiçbir şey yapmak istemiyor, ağır stresin yaşattığı tükenmişlikten dolayı o hisseye karşı tepkisizleşerek donuklaşıyor. “İlk başta hissedilmeyen hisse senedi değer kaybı belli bir süre sonra portföyü şoka sokup portföyün ölümünü getirecektir. Piyasadaki fiyat değişimi bu sebeplerden dolayı oldukça önemlidir ve bu fiyat dengesinin değişiminden ortaya çıkan stresin sorumluluğu beyin bölgesinin yalnızca %1’lik kısmını temsil eden Hipotalamusa aittir. Gelin görün ki beynin bu kısmı aynı zamanda ısı dengesinin sorumluluğuna da bakmaktadır.” Hem fiziki anlamda hem de psikolojik anlamda donduğunuzu fark edememek sizi geri dönüşü olmayan bir yola sokacaktır. Vücudunuz titremeye başladığında lütfen size bir şey demeye çalıştığını fark edin ya donuyorsunuzdur ya da ağır bir stres altına giriyorsunuzdur…


Yılbaşı, hep umutlu günlerin ve yaşanacak mucizelerin simgesi olarak görülür ancak unutmayın ki kibritçi kız yılbaşı gecesinde elinde kurduğu hayallerin kibrit çöpleriyle ölmüştü. Siz buzun parıldayan kristal görüntüsüyle kendinizden geçerken arkasında gizlenen sessiz ölümü unutmuş olabilirsiniz. Vücudunuz donarken salgıladığı mutluluk hormonuyla içiniz ısınmış ve rahatlamış hissedebilirsiniz. O anda tüm umutlarınızı kibritten çıkan bir aleve bağlamış ve o ufak alevin size gösterdiği hayalleri gerçek mutluluk sanabilirsiniz. Bu yüzden, portföyünüzü kibritteki kıvılcımlara bağlayamazsınız bunun yerine o kıvılcımla daha büyük ateşler yakmalısınız. Kibritlerinizi temeli gerçekten uzaklaşmış hayalleri görmek için değil, gerçeklik üzerinde temellenen hayallerinizi gerçekleştirmek için harcamalısınız. Yoksa siz tüm gerçekliklerden uzak, kendi hayal dünyanızda dolaşırken yitip giden portföyünüzün tekrar dönüşü olmayacaktır. Unutmayın ki masallar her zaman mutlu son ile bitmez…


“Bir insanın stresli durumlarda zorlukla baş etme yolu sadece savaşmak, kaçmak ya da donmak ise, hayatta kalmak için mücadele etmeye nasıl dayanacağını hayal etmek bile zor.” Lindsay C. Gibson


Cemre



ÇÖRÜŞ, Gül: İnsan Beyni ve Stres, https://www.ido.org.tr/lib_yayin/103.pdf

MEMMEDOV, Rövşen: HANS CHRISTIAN ANDERSEN MASALLARININ SEMBOLİK MANZARASI SYMBOLIC PANORAMA OF HANS CHRISTIAN ANDERSEN TALES, http://mts.sosyalarastirmalar.com/Makaleler/120889727_memmedov_rovshen.pdf

ERCAN, Cemile Akyıldız; ÖRNEK MASAL ÇÖZÜMLEMESİ İLE HALK VE SANATSAL MASAL

YURDAKOŞ, Ertan; STRES FİZYOLOJİSİ, http://www.ctf.edu.tr/stek/pdfs/47/4711.pdf





1.600 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Unknown Track - Unknown Artist
00:00 / 00:00
bottom of page