top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıekonomi yazıları

Anıları Fiyatlandırabilir misiniz? / 2- Hisse Senetlerinde Sahiplik Hissi



"Duke Üniversitesinin basketbol sahası küçük, eski ve kötü bir akustiğe sahiptir. Fakat kalabalığın çığlıklarıyla ortamda ki adrenalin artması, sahanın küçüklüğünden doğan samimiyet ve maç biletinin herkese yetmemesi gibi sebeplerden ötürü bu maçlara katılan öğrenciler kendilerini özel hissederler ve bu yüzden de basketbol maçları Duke Üniversitesinde büyük bir öneme sahiptir. Duke Üniversitesi bu durumdan hoşnut olduğu için bu durumu değiştirmek istememektedir ve bilet satışları için tuhaf bir yol izlemektedir. Bahar sezonu başlamadan çok önce, maçlara katılmak isteyen öğrenciler salonun dışındaki çimenle kaplı açık alana çadırlar kurarlar ve her çadırda en fazla 10 öğrenci olur. İlk gelen kampçılar salon girişine en yakın yerleri kaparlar. Gerçek basketbol taraflarını diğerlerinden ayırmak için rastgele zamanlarda havalı korna çalınır. Korna sesiyle geri sayım başlar ve sonraki beş dakika içerisinde her çadırdan en az bir kişi basketbol yetkililerine kayıt yaptırmak zorundadır. Beş dakika içinde kaydolmayı başaramayan çadır ise en son sıraya atılır. Bu süreç ise bahar sömestrisinin büyük bölümüne kadar devam eder. Son 48 saatte ise her öğrenci basketbol yetkililerine bireysel kayıt yaptırmak durumundadır. Bu havalı korna ise günün her saatinde duyulma ihtimali vardır. Süreç bununla bitmez sıranın önünde olanlar bile ilk başta bilet almazlar bunun yerine bir kura numarası alırlar. Daha sonra öğrenciler öğrenci merkezine gönderilen kazananlar listesinden gerçekten bileti kazanıp kazanamadığını öğrenebilirler."


Bu durumda, Zıv Carmon ve Dan Ariely bir soruyu merak ettiler: "Bilet elde etmek için aynı şekilde çalışan tüm öğrenciler (bilet kazanan ve kazanmayanlar) bilete nasıl bir fiyat biçiyorlar?" Çünkü bahşetme etkisine göre, bir şeye sahip olduğumuzda buna diğer insanlara oranla daha fazla fiyat biçmeye başlarız. Çünkü insan, doğası gereği mal sahibi olduğunda tavanda; alıcı olduğunda ise tabanda yer alır. Kısaca, "bir kişinin tavanı diğer kişinin tabanıdır." Bu sorunun cevabını öğrenmek için Dan Ariely ve Zıv Carmon, bir kamp döneminde kura çekiliş sonuçlarına göre bilet sahibi olanlardan biletlerini satın almaya ve daha sonra alınan bu biletleri onları sahip olmayanlara satmaya çalışacaklardı. Bunun için ilk aradıkları öğrenci, dördüncü sınıf öğrencisi William'dı. William'ın, bir önceki haftayı kampta geçirmesinden dolayı birikmiş bir çok ödevi ve mailleri vardı. Bu yüzden de William, oldukça yoğun ve mutsuzdu; çünkü, ön sıralarda olmasına rağmen kurada bilet kazanamamıştı. William'a bir bilet alabileceği söylendiği zaman çok sevinmişti. Ona. bu bilet için ne kadar ödemeye razı olacağı sorulduğunda, ilk başta 150$ ödemeyi kabul ederken daha sonra fiyatı 175$'a kadar çıkartmıştır. Aranan ikinci öğrenci ise, bilet alma hakkı kazanmış Joseph olmuştur ve elindeki bileti ne kadara satmaya razı olduğu sorulmuştur. Joseph bu soru karşısında ilk başta 3000$ olarak belirlediği bilet fiyatını daha sonra ise 2400$'a kadar düşmüştür. Bileti almak isteyen ve bileti satmak isteyen öğrenciler arasındaki fiyat farkı oldukça fazlaydı. Araştırmacılar tarafından Joseph'e neden bu kadar yüksek bir fiyat isteği sorulduğunda, Joseph bu soruya başka bir soruyla karşılık verdi. Joseph tarafında yöneltilen soru şuydu: "Anıları fiyatlandırabilir misiniz? "


Bu soru önemli bir sorudur. Anıları fiyatlandırabilir misiniz? Eğer fiyatlandırabiliyorsanız bu nasıl bir fiyatlama olmaktadır? Çünkü, sahiplik hissi, bir nevi yaşamları istila eder ve bu his pek çok şeyi insanlar farketmeden şekillendirir. İnsanlar, sahip oldukları şeyleri kaybedeceği düşüncesiyle çok kolay baş edemezler. Söz gelimi, hayatın akışı içinde yıllardır dikkatinizi çekmeyen bir elbise ya da ufak bir eşya bile başka birisi tarafından istendiğinde, istemsiz bir şekilde değerlenebilmektedir. Özellikle reklam firmaları insan doğasının bu açıklığını kullanmaktadır. Örneğin, kablolu televizyon paketine sahipsiniz ve bunun için her ay 89 dolar ödemeye razısınız. Fakat gördüğünüz bir reklamda, 59 dolara deneme paketi ile dijital altın paketi deneyebileceğinizi görüyorsunuz. İlk başta tüm şartlar mantıklı gözükmektedir. Daha az bir fiyata daha üst düzey bir televizyon paketine sahip olabilecek ve istediğiniz zamanda ise tekrardan kablolu televizyon paketinize dönebileceksiniz. Peki, dönülebilir mi? Genelde bu paket programlar denendikten sonra insanların bir çoğu denedikleri programlarda devam etmektedirler. Çünkü, bu programa bir kez sahip olunmuştur ve kaybetme korkusunu yaşamak istemezsiniz. Bu bir kısır döngüdür. Bu yüzden de, hep daha büyük bir ev daha büyük bir araba istenir çünkü sahiplik söz konusu olduğunda geri dönmek tahammül edilemeyecek bir kayıp gibi gözükür. Hisse senedini alan yatırımcı için de aynı durumlar geçerlidir. Hisse senedi bir kere alındıktan sonra, yatırımcıda sahiplik hissi ortaya çıkar ve hatta bu his o kadar kuvvetlidir ki hisse senedini satan yatırımcı, sattığı hissenin tahtasını ve onun fiyat hareketlerini izlemeye devam eder. Hisse senedini sattıktan sonra eğer yeni bir hisse senedi almış ise, iki hisse senedinin fiyatlarını kıyaslayarak kendisini doğru bir iş yaptığını inandırmaya çalışır. Sattığı hisse senedinde sattıktan sonra yukarı yönlü fiyat hareketini gördüğünde ise hisse senedine sinirlenip, hisse senedi tarafından ihanete uğramış hissiyle davranır. Uzun bir süre, satmış olduğu hisse senedinin hareketlerini incelediğinden yeni hisse senedi alımında hatalı kararlar bile verebilmektedir. Sahiplik hissinin bir diğer etkisi ise; yatırımcının aldığı hisse senedini satmak istememesidir. Hisse senedi stop noktalarını kaçırdığı halde şunları diyebilmektedir: "Ben biliyorum ya geri dönecek bu hisse senedi, o bana bunu yapmaz, beni bu kadar zarara uğratmaz." Bir hisse senedi alındığında, bunun bir hisse senedi olduğu ve sizlerin duygu ve düşüncelerinizin hisse senedi üzerinde duygusal bir yaptırımı olmadığını lütfen unutmayın. Sizler üzülüyorsunuz diye hisse senetleri, kaba bir tabirle "ya yatırımcıya ayıp olmasın, şimdi ben bu fiyattan tekrar yukarıya gitmeye başlayayım" demez. Sahiplik hissi, kısmi sahipliğin daha da ötesinde yer almaktadır ve istilacı bir duygu gibi davranabilmektedir. Geri adım atmak bazı noktalarda gerilemek değildir aksine ilerletici bir adım bile olabilmektedir. Stop noktasını kaçırmadan hisse senetlerini satabilen yatırımcılar çoğu zaman bir bataklığa dönüşen hisse senedinden kurtuldukları için hem zaman hem de nakit bakımından çok daha kazançlı olabilmektedir.


"Tapınılan bir şeyi yitirme tehlikesi onu elde tutabilme tehlikesinden daha az değildir." (Dorian Gray'in Portresi/ Oscar Wilde)


Cemre


Not: Yukarıdaki Duke Üniversitesi araştırması Dan Ariely'in Akıldışı ama Öngörülebilir kitabından alınmıştır.




696 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Unknown Track - Unknown Artist
00:00 / 00:00
bottom of page